Bolu Gazeteciler Cemiyet Başkanı Mert Minisker 24 Temmuz Basın Dayanışma Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, basın özgürlüğüne vurgu yaparak, gazetecilerin yaşadığı sorunlara dikkat çekti.
Türk basınında sansürün kaldırılışının yıl dönümü olan 24 Temmuz’un basın bayramı olarak kutlandığını hatırlatan Minisker, “Türkiye’deki demokratik gelişim, Türk basınından ayrı tutulamaz. Türk basınına ilk sansürün uygulandığı 10 Mayıs 1876’dan, sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz 1908’e kadar olan dönem, temel hak ve hürriyetler açısından basının yadsınamaz etkisinin anlaşıldığı bir zaman dilimidir. 24 Temmuz 1908 tarihinde sansürün kaldırılmasıyla birlikte, Türk basını örnek bir dayanışma sergileyerek, sansür memurlarını gazetelerine ve matbaalarına sokmayarak gazetelerin sansür yayınlanmasını sağlamıştır. Bugün sansürün kaldırılışının 115. Yılında Türk basını, baskılar yasal düzenlemeler ve kısıtlamalarla boğuşmaktadır. Yaptıkları haberden, yazdıkları yazıdan dolayı çok sayıda gazeteci tutuklamalara kadar giden bir süreci yaşamak durumunda bırakılmaktadır. Darbe dönemlerinden bu yana devam eden basın özgürlüğünü kısıtlayıcı kanun maddelerinin yeniden düzenlenmesi bu anlamda büyük önem taşımaktadır.
Türk basını günümüzde sermaye ve siyaset arasında sıkışmış durumdadır. Ülkemizde basın mensupları, ekonomik sorunlar, altyapı problemleri ve yetişmiş eleman eksiği gibi sıkıntıların gölgesinde görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır. Özellikle ekonomik sorunlar çok sayıda meslektaşımızı basın sektörünün dışına itmiş, geçim derdine düşen gazeteciler başka sektörlerde çalışmaya mecbur bırakılmıştır. Son yıllarda 4. güç olarak tabir edilen basın, sermaye gruplarının ilgisini çekmeye başlamış, ekonomik sıkıntılara dayanamayan basın kuruluşları teker teker büyük sermaye gruplarının eline geçmiştir. Çok emek az ücret anlayışıyla yürütülmeye çalışılan basın kuruluşlarının sayısının her geçen gün artması, Türk basınında nitelik sorununu da ortaya çıkarmış durumdadır. Bu durum basının, iş insanları için kapılar açacan, bürokrasideki sorunlarını çözecen, siyasiler için de PR’larını yürüten yapılar olarak algılanmasına neden olmaktadır. Halbuki basının görevi, halkın haber alma özgürlüğü noktasında gerçekleri, eğip bükmeden çekinmeden özgürce kamuoyuna aktarabilmektir.
Ekonomik anlamda zor durumda mesleklerini icra etmeye çalışan gazetecilerin, özlük hakları noktasında büyük sıkıntıları bulunmaktadır. Fiili hizmet süresi zammı, yıpranma payı, yıllık izinler gibi pek çok sorun hala çözüm beklemektedir. Bu sorunlardan bazılarının basın kartı şartına bağlanarak ele alınması bir başka sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazetecilik mesleğinin basın kartı şartına bağlı olmadan yapılan ağır bir iş olarak tanımlanması ve bu tanım dahilinde basın kartı olan ya da olmayan meslektaşlarımızın çalışma koşullarının ve özlük haklarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
Demokrasinin en temel öğeleri basın ve ifade özgürlüğüdür. Basın ve ifade özgürlüğü olmadan gerçek anlamda demokrasiden söz edilemez. Halkımızın haber alma hürriyeti, basın özgürlüğünü de beraberinde getirir. 10 Mayıs 1876'da Türk basınına vurulan sansür prangası hala tam anlamıyla kırılabilmiş değildir. Yüz yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen Türk basını çeşitli baskılara ve imkansızlıklarla rağmen, Türk halkının haber alma hürriyetinden en iyi şekilde yararlanması için görevine devam etmektedir.
Tüm bu sıkıntıların gölgesinde, gece gündüz demeden, en zorlu koşullarda görevini fedakarca yapan meslektaşlarımızın 24 Temmuz Basın Dayanışma Günü’nü kutluyorum" ifadelerini kullandı.